Arab Center DC: İsrail'in Suriye planı tüm Arap bölgesini tehdit ediyor!

İsrail Gazze ve Lübnan'ın ardından Suriye'de işgal adımları atmaya devam ediyor. Peki İsrail'in Suriye'deki planları bölgesel güvenliği nasıl etkileyecek?

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Arab Center DC'de, Esed rejiminin çökmesinin ardından İsrail'in Suriye'deki hamlelerinin ve bu hamlelerin bölgesel etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Esed rejiminin çökmesinin ardından İran'ın Suriye'deki rolünün tamamen bittiği ve esas aktörün Türkiye haline geldiği belirtilen analizde, çok sayıda Arap ülkesinin de Türkiye'yi sadece Suriye'de değil bölgedeki krizlerin çözülmesinde de önemli bir aktör olarak gördüğü tespiti yapıldı.

Analizde ayrıca; İsrail'in Gazze ve Lübnan'dan sonra Suriye ile ilgili işgal politikalarının bölgesel güvenliği ve istikrarı tehlikeye attığı tespiti yapıldı.

İşte Arab Center DC'de yayınlanan analiz:

Beşar Esed rejiminin Aralık ayında devrilmesinden bu yana bölgesel odaklar, İran'ın Suriye'de mezhepsel bir kaos çıkarıp çıkarmayacağı ve İsrail'in Suriye topraklarındaki ilerlemesi gibi iki konuya yöneldi.

Diğer ana odak noktası ise Türkiye gündemi. Çok sayıda Arap ülkesi Türkiye'yi sadece Suriye'de değil bölgedeki krizlerin çözülmesinde de önemli bir aktör olarak görüyor.

Ancak tüm Arap dünyasının ve onlarla birlikte İran ve Türkiye'nin endişe duyması gereken şey ise, Suriye ve daha geniş anlamda İsrail'in işgal vizyondur. Özellikle de Trump'ın bu gündemle uyumlu olacak kendi aşırı sağcı ekibiyle birlikte geri dönmesi bu korkuları daha artırmışa benziyor.

İran, artık Suriye'de gerçek bir aktör sahip değil ve bölgesel etkisi hızla dağılıyor. Dahası, ABD-İsrail'in Tahran'a yönelik bir saldırı planlaması ihtimaliyle meşgul ve olası bir saldırıya yeşil ışık yakabilir.

Türkiye'ye gelince, Suriye söz konusu olduğunda Türkiye'nin stratejik bir gündemi ve çıkarları var. Suriye'nin yeni yönetimi de Türkiye'nin bu vizyonunu paylaşıyor gibi görünüyor. Dolayısıyla Türkiye'nin en önemli aktör olacağı kesin.

İsrail'in Suriye'deki hedefi ne?

İsrail, Esed rejimi düştüğü andan itibaren askeri olarak hareket halindeydi. Bu, eski Suriye ordusunun askeri altyapısını tamamen yok etmek için giriştiği hızlı eylemlerde açıkça görülüyordu.

İsrail ülkenin silah stoklarını imha etti, Suriye'nin güneyine doğru işgalini hızlandırdı ve İsrail güçlerinin hem Suriye hem de Lübnan için önemli bir stratejik savunma mevzisi olan Cebel-i Şeyh'i (Hermon Dağı olarak da bilinir) hızla ele geçirmesiyle 1974 tarihli ayrılma anlaşmasını sözde geçersiz kıldı.

İsrail'in bu bölgeyi tamamen kontrol altına almasıyla birlikte Suriye'nin güneyi ve hatta Şam'ın kendisi stratejik olarak savunmasız kaldı.

İsrail bunu yaparken yine dünyanın onayını ya da uluslararası bir kararı beklemedi. Bölgenin kontrolünü ele geçirmek için birkaç saat içinde hızlı hareket etti. Hatta Netanyahu, Esed'in ülkeyi terk etmesinin üzerinden iki hafta geçmeden yeni ele geçirdiği topraklarla övünmek için oraya gitti.

Yakın zamanda İsrail gazetesi Yediot Ahronoth, İsrailli yetkililerin İsrail'in Suriye topraklarının yaklaşık 15 km'sinde kontrolü sürdürme ve Suriye'nin 60 km içine uzanacak daha derin bir “etki alanı” sağlama niyetini ortaya koyan açıklamalarını bildirdi.

Yetkililer, bu toprakların potansiyel tehditlerin gelişmesini önlemek için istihbarat amaçlı İsrail gözetimi altında kalacağını söyledi.

Bu, İsrail'e Suriye'nin güney bölgesi üzerinde neredeyse tam kontrol sağlayan, aynı zamanda güneyde kaos veya istikrarsızlık durumunda İsrail ordusunun operasyonlarını genişletmek ve tampon bölgeleri genişletmek için zemin hazırlayan stratejik ve güvenlik işgali anlamına geliyor.

İsrail durdurulabilir miydi?

HTŞ ile İsrail arasında askeri açıdan hiçbir denklik olmadığı gibi, HTŞ'nin bugün birlik, güvenlik ve istikrarla ilgili acil ve temel meseleleri ele almak gibi çok daha acil başka öncelikleri olduğu da bir gerçek.

Diğer yandan, İsrail'in hem Ürdün'e hem de Suriye'ye ait olan Yarmuk Havzası'ndaki hayati su kaynaklarının kontrolünü ele geçirmesi son derece endişe verici.

İsrail güçlerinin Suriye'de yerel halkı ve köyleri tehdit ederek onları silahsızlanmaya zorlaması da aynı derecede endişe verici bir fırsatçılıktır.

İsrail, sözde “kendi güvenliği” için haritayı yeniden çizmek üzere bir an yakalamış durumda ve bunu hayata geçirmek için sinsice ilerlemeye devam ediyor.

Tartışma