Dehrin nehrinde birkaç söz
Her biri birbirinden farklı nice vazifemiz, derdimiz, mutluluk vesilemiz var ve bizler bunlarla nasıl muhatap olacağımızı kestirmek noktasında zorluk çekiyoruz. Allah hiç kimseyi örneksiz imtihanlarla sınamıyor.
Her biri birbirinden farklı nice vazifemiz, derdimiz, mutluluk vesilemiz var ve bizler bunlarla nasıl muhatap olacağımızı kestirmek noktasında zorluk çekiyoruz. Kendi yolunu bulmak hususunda mütehayyir kalan herkes kendince bir yol tutturuyor. Kimsenin yolunu yordamını sorgulamak haddim değil; vardır herkesin bir bildiği.
Ben kendimce kendime bir yol tutturdum, büyüklere soruyorum. Bu yazıyı yazmadan evvel azıcık bekleyeyim dedim; velinimetimi, büyüğüm-hocamı bir ziyaret edeyim bakalım o neler diyecek, ona göre yazayım.
Daha evvel onlarca kere başıma geldiği üzere, tam da aklımı meşgul eden meseleyle alakalı olarak bir şeyler söyledi hocam. Bir süredir durup düşünüyordum, bu zorluklara, bu üzüntü ve mutluluk vesilelerine karşı tutumumuzu nasıl belirlemeliyiz diye.
Hocam hazretleri “Allah hiç kimseyi örneksiz imtihanlarla sınamıyor. Bütün imtihanların bir örneği bundan evvel yaşandı. Farklı çaplarda, farklı ölçülerde. Ahmet gitti yerine kimi zaman Mehmet geldi kimi zaman George ama imtihanlar hep belli şablonda gerçekleşti. Amerika yeniden keşfetmenin alemi yok, bizden evvelki büyükler bu imtihanlar karşısında nasıl bir tutum sergilediyse buradan misal bulmamız gerekir” buyurdu.
Şimdi dönüyorum ve bakıyorum, en büyük talihim bizden evvelkilerin misallerini bizlere masal sadeliğinde anlatan büyüklere denk gelmekmiş. Yoruma açık, kimi şartlara göre başka şekilde tezahür etmiş fakat içinde hep aynı cevheri barındıran tutum ve davranışları bize örnek olarak anlatan büyüklere denk geldik.
Rahmetli Ahmet abimiz, Trabzon’daki köyüne ziyarete gider ve döndükten sonra bize hep aynı şeyi söylerdi: “Bu yıl da bir saf ilerledik. Eskiden gençlik ve caminin arka saflarında olurduk. sonra yaşımız ilerledi orta saflara geldik. En ihtiyarlar en ön safta durur camide. Bu yıl bir de baktım ki ben en ön safta namaz kılıyorum.” sürekli dinleyen ve not alan adamken kendimi arada sırada anlatmak durumunda olan kimse pozisyonunda gördükçe irkiliyorum ve benden evvelkilerin nasıl bir mesuliyeti taşıdıklarını hissediyorum.
Eskilerden müdevver, evvelden kalma, eski ama eskimemiş, organik bir takım hikayeler kulağımızda temsiller ortaya koyuyor. Bazen şuurlu bazen şu bir izleyici olarak bu temsilleri takip ediyorum ve fark ediyorum: Bunları dinlememiş olanların bir kısmının nasibi belki de bizim dudağımızdan bunları dinlemektir.
Tam bunları not alırken Zeki Çalışkan abimizin elinden bir resme tesadüf ettim. Bir kalıp sabunun üstüne “Devamul hâl minel Muhâl” yazmışlar. Bir halin devamı muhaldir, yani imkansızdır” demek. Üstelik bunu sabunun üstüne yazmış hattat. Elini yıkamada gör; mümkün değil. Elini yıka da gör, o yazı durur mu acaba orada? El yıkanacak, yazılar silinecek, hafızamızda bir yerlerde o hat nakşolacak. “ve tilkel eyyamu nudaviluha beynen nas” diyen Allah dehri bizim etrafımızda ve bizi devrin içinde döndürüp duracak. Dünün torunu bugünün dedesi olacak, bazen çocuklar kocayacak, bazen koca yananlar çocuklaşacak.
İşte bu bir yerlerde bizlere de bir şeyler söyle diyor. Bilmem doğru mu söylüyorum yanlış mı söylüyorum? Fakat şunu biliyorum, duyduklarımın ve gördüklerimin bir kısmını aktarmaya çalışıyorum. Tam olarak zihnimde bu vardı bu sabah, ve öğlen ezan okunurken hocam dedi ki “o eskilerin sohbetlerinden bazen şuurlu bazen şuursuz hep bir şeyler anlamışım; fakat en önemlisi o bahislere ve bahsedilenlere muhabbet etmişim. Hafızam çok güçlü ve vazifem bunları sonrakilere aktarmak.”
Yukarıda zikretti ya, bilmem kaçıncı defadır zihnimdeki bir tereddüdü yahut bir tespiti tasdik eder yahut yanlışlığına ortaya koyar mahiyette bir şeyler sağır oldu hocamdan.
İşte ben de bundan dolayı bir şeyler söylüyorum ve bu tereddütten dolayı yazdığım çoğu şeyi yayınlayamıyorum. O da bir mesuliyet ve bazı şeyler söylenmesi gerektiği gibi söylenmediğinde keşke hiç söylenmemiş olsaydı dedirtecek kadar hassas.
Haydi bugün ben de sizlerle öylece dertleşmiş olayım ve bu adam ne diye bir şeyler söylüyor sorusunun bendeki cevabını şöyle kenara iliştirmiş olayım.
Vesselam