Merkezi idareden gelen parayla ağalık yapmak

Ne İstanbul ne de Ankara’da temiz içme suyu getirmek maksadıyla tek kuruşluk bir yatırım yapılmadı lakin pekâlâ ideolojik kutuplaşmalar ve algılar ile konuyu topluma yedirmekten asla vazgeçmiyorlar.

1. resim

Bir taraftan şehirlerimiz her noktasından dökülmeye devam ederken, diğer yandan algılar ile yola devam etme konusundaki azimleri takdire şayan desem mübalağa sayılmaz, sayılmamalı.

Zaten ortada ‘bu da benim başarım’ diyerek övünebilecekleri tek bir dikili taşları yok ama kent uzlaşısı adı verdikleri oluşumlar ile ya da gerçekler ile alakası olmayan algılar ile vatandaşı etkilemeye devam ediyorlar.

Ediyorlar etmesine de bu hamur daha ne kadar su çeker?

İşte burası büyük bir muamma zira büyük kentlerimizin tamamı yaşayan organizmalar ve bugün yapılmayan bir yatırımı yarın beş misli bedeller ödeyerek yapmak zorunda kalıyorsunuz. Ne İstanbul ne de Ankara’da temiz içme suyu getirmek maksadıyla tek kuruşluk bir yatırım yapılmadı lakin pekâlâ ideolojik kutuplaşmalar ve algılar ile konuyu topluma yedirmekten asla vazgeçmiyorlar.

Algı konusunda Ankara’da yaşadıklarımız belki de İstanbul’a rahmet okutacak cinsten.

Mesela 2019 seçimlerinden evvel sürekli olarak burun kıvırdıkları Kızılırmak suyunu altı seneden bu yana Ankaralılara afiyetle içirmeye devam ediyorlar.

Şahsen benim o zaman da Kızılırmak projesine desteğim vardı bugün de var lakin o günlerde her gün Kızılırmak suyu üzerinden ortalığı ayağa kaldıranların bugün dillerinin lal olması anlaşılır gibi değil.

Madem Ankara’dan başladık o zaman Ankara üzerinden devam edelim.

Beş yıl içerisinde tek bir kuruş kredi çekmeden Ankara’ya 84 kilometre metro sözü verenler, yedi senede yedi metre metro inşaatı yapamadılar ama işin algısını muazzam yaptılar.

Onun yerine milyon milyonluk çalgı çengi işleri yaptılar, adrese teslim sayısız ihale yapmalarına rağmen tüm Ankara’yı ‘ihaleleri internet üzerinden yayınlıyoruz’ diye algıya boğdular. 31 Mart seçimleri öncesi bu konuda İYİ Parti adayı Cengiz Topel Yıldırım’ın suallerinin bir tanesini dahi cevaplayamadılar.

Bırakın metro inşa etmeyi, kendilerine pırıl pırıl teslim edilmiş metroların merdivenlerini işletemediler, tuvaletlerini kapattılar.

Ankara’daki metro istasyonlarının hemen hemen tamamında bazı yürüyen merdivenler tam altı senedir farklı yerlerde arıza yapıyor.

‘Bunda ne var ki arıza olur ve onarılır’ dediğinizi duyar gibiyim lakin öyle olmuyor.

Hemen arızalı merdivenin önüne bir tabela koyuyorlar ve tabelada aynen şu cümleler yazıyor: ‘Söz konusu arızanın giderilmesi için gereken yedek parça yurt dışından tedarik edildiğinden, tedarik süresi 6 ya da 8 hafta sürmektedir. Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz. Büyükşehir Belediyesi çalışıyor.’

Yani pek maharetli belediye başkanımız özetle ‘yürüyen merdiven yerli değil, yurt dışından getirilerek kurulmuş, malzeme tedariği de iki ay sürüyor. Hep bizden öncekilerin yanlış işleri’ mesajı veriyor.

Açıkçası bu türden algılara kanmaya hazır önemli bir kitleleri de var.

Kimse size sormuyor mu ‘Yahu aynı yürüyen merdivenler AVM’lerde arıza yaptığında neden iki ay beklenmiyor ya da İstanbul Havalimanından yılda 100 milyon insan gelip geçiyor, neden aynı algı tabelaları havalimanının yürüyen merdivenlerinde yok?’

Veya THY ile bir ülkeden başka bir ülkeye uçacaksınız, tam uçağa binmek üzeresiniz şöyle bir tabela ile karşılaşıyorsunuz ‘Sayın yolcumuz uçağımız arızalanmıştır, söz konusu uçak ABD yapımı olduğundan tedarik edilecek yedek parça için ihtiyaç duyulan süre üç aydır, siz gidin üç ay sonra gelin’

Merak ediyorum insanları bu kadar ahmak yerine koyarken, kendinizin düştüğü durumu hiç düşünmüyor musunuz?

Ankara’nın çok değerli başkanı 31 Mart seçimleri öncesinde bir tane körüklü otobüsün fotosunu paylaşıp altına da şunu yazabilmişti: ‘Yenikent ile Ulus arasında metrobüs deneme seferleri başlamıştır’

Ankara’da yaşayan birisi olarak çok heyecanlandım ve vardım gittim olayın geçtiği semte ama heyhat ortada ne metrobüs var ne de böyle bir çalışma.

Ya ne var?

Almışlar bir tane körüklü otobüsü, bu otobüse Yenikent’ten Ulus’a normal trafik içinden sefer yaptırıyorlar. Lakin bu haberi sorgusuzca gazetesine ve ekranına taşıyan koca koca kanallar bu haberi ne karşılığında ekranlarına ve sayfalarına taşıyabildiler merak ediyorum.

Merak ediyorum zira körüklü otobüs ayrı bir şey, metrobüs ayrı bir şey. Şayet bu ayrımı bilmeden bu haberleri yapıyorlarsa en temel kavramların farkını idrak edemeyecek medya organlarının itibarı ayağımızın altındadır, biliyorlar ama işler duygusal saikler ile ele alınıyorsa bu daha rezilce bir konu.

Ne oldu şimdi o deneme seferi yapan körüklü otobüsünüz?

O da ortada yok.

Sayın Yavaş şimdi çıkmış kameralar karşısına ‘asıl gündemimiz geçim sıkıntısı çeken halk ve sosyal yardımlara belediye olarak devam edeceğiz’ diyor.

Peki, sosyal yardımları bir kaynak oluşturup mu yapıyorsun yoksa merkezi idareden aldığın pay ile mi?

Ne fark eder demeyin çok şey fark eder.

Kendinizin bir kaynak yaratmadığınızı sattığınız belediye arsalarından biliyoruz.

Merkezi idareden aldıklarınızla çorba kazanı kaynatıp, poz vererek bu işi çözebiliyorsanız merkezi idare o parayı size vermez kendisi bu parayı dağıtır ve yoksulluğun azalmasına kendisi katkı sunar.

Merkezi idareden aldığı para ile ağalık yapmak tam buna denir.

Oysa o paralar bizim adımıza size belediye hizmeti almamız için tahsis edildi. Mesele hazır size gelen parayı dağıtmak olsaydı, hükümet size döner ‘madem bu parayı belediyecilik hizmeti için kullanmayacaksın, o zaman bu parayı ben kendim dağıtırım, merkezi idareden verilen parayla da sana ağalık yaptırtmam’ derdi.

Yazı uzar gider ama algıların hakikati boğmasına göz yumarsak yaşanmaz şehirler gerçeği ile karşı karşıya kalmamıza ramak var. Şimdiden şehirlerde insanların yaşamları göz göre göre cehenneme dönüştü, asıl gelecek yıllarda görün.

Tartışma