Arab Center DC: Türkiye bölgesel güvenlik dengelerini nasıl yeniden şekillendiriyor?

Türkiye, Irak ve Suriye başta olmak üzere bölge ülkeleriyle etkin diplomatik ilişkiler geliştiriyor! Türkiye attığı adımlarla bölgesel güvenlik dengelerini nasıl yeniden şekillendiriyor?

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Arab Center DC'de, Türkiye'nin Suriye ve Irak başta olmak üzere bölgede attığı diplomatik ve askeri adımların değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Türkiye'nin Esed rejiminin yıkılmasının ardından Suriye ile gelişmiş askeri ve istihbarat bağları kurduğu dikkat çekilen analizde, Türkiye'nin Suriye dışında Irak ile de benzer bir süreç işleterek bölgenin güvenlik dengelerini yeniden şekillendirdiği tespiti yapıldı.

Analizde ayrıca; Türkiye'nin izlediği strateji ile bölgede ABD destekli PKK ve uzantılarına karşı elini güçlendirdiği ve örgütü bitirme adımları atabileceği belirtildi.

İşte Arab Center DC'de yayınlanan analiz:

Suriye Devlet Başkanı Ahmed El Şaraa'nın geçen hafta Ankara'ya yaptığı ziyaret sırasında, Türkiye ve Suriye'nin, Suriye'nin merkezinde Türk hava üsleri kurulması ve Suriye'nin yeni ordusuna eğitim verilmesi de dahil olmak üzere ortak bir savunma anlaşması yapmayı düşündüklerine dair haberler ortaya çıktı.

Ancak Türk yetkililer basına yaptıkları açıklamada askeri üsler konusunda bir anlaşmadan bahsetmek için henüz erken olduğunu belirttiler.

Ancak Türkiye'nin Suriye ordusunun kapasitesini arttırmak için destek vereceği yönündeki haberleri de yalanlamadılar.

Türkiye ve Şam ile stratejik bir savunma anlaşmasının unsurları ilk kez gün ışığına çıkıyor.

Türkiye uzun yıllar boyunca rejime karşı savaşan Suriye güçlerine ve savaştan zarar gören ülkedeki diğer unsurlara siyasi ve askeri destek sağladı. Ancak Suriye'nin yeni ordusunu eğitmek için bir anlaşma imzalamak ileri bir adım olacaktır. Mutabakat zaptı şeklindeki benzer bir anlaşma geçen yıl Türkiye ile bir diğer komşusu Irak arasında imzalanmıştı.

Geçtiğimiz Nisan ayında Ankara ve Bağdat, askeri eğitim gibi geniş ve kapsamlı bir dizi işbirliği alanı üzerinde anlaşmaya vardı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, anlaşmanın Irak güvenlik güçlerinin kabiliyetlerini arttırmayı, ortak tehditlere karşı mücadelede diyaloğu sürdürmeyi ve bölgesel güvenliğe katkıda bulunmayı amaçladığını belirtti.

Anlaşma, iki ülke ilişkilerinde uzun yıllar süren gerginliğin ardından Türkiye'nin Irak'taki diplomatik çabalarının bir sonucuydu.

Bu çabalar meyvesini verdi ve Irak Ulusal Güvenlik Konseyi, Türkiye'nin terör örgütü olarak tanımladığı ve Irak'ın güvenliğine tehdit olarak gördüğü PKK'nın faaliyetlerini yasaklayarak önemli bir adım attı.

Ahmed El Şaraa ayrıca hükümetinin PKK ve YPG'nin Suriye'yi Türkiye'ye karşı operasyonlar için bir üs olarak kullanmasını engelleyeceği sözünü verdi.

Terör örgütü PKK ve onun Irak ve Suriye'deki uzantıları, Türkiye'nin komşularıyla ilişkilerinde uzun süredir bir ihtilaf konusu oldu. Hem yerel hem de ikili nedenlerden dolayı bu konu nadiren bir işbirliği noktası oldu. Bunun yerine, devrik Esed rejimi gibi Ankara'ya meydan okumak isteyen hükümetler tarafından sıklıkla bir araç olarak kullanıldı.

Geçmişte Türkiye-Irak ilişkileri, Türk askerlerinin Kuzey Irak'ta PKK'ya karşı yürüttüğü askeri operasyonlar nedeniyle ciddi şekilde gerilmişti. Kuzey Irak'ın Musul kenti yakınlarında 2015 yılında kurulan Başika kampındaki Türk askerlerinin varlığı önemli bir etkendi.

Ancak yeni anlaşmanın bir sonucu olarak Başika'da ortak bir eğitim ve işbirliği merkezi kurulacak ve bu merkezin sorumluluğu Irak silahlı kuvvetlerine ait olacak.

Gerçek şu ki Ankara'nın Suriye ve Irak'la savunma anlaşmaları yapmaya odaklanmasının başlıca nedeni PKK ve uzantılarıyla bağlantılı terörizme ilişkin endişeler.

Bu konuda hem Şam hem de Bağdat ile yakınlaşmak Türkiye'ye rahatlama hissi verirken, terör örgütünün sona ereceğine dair beklentileri de tetikliyor.

Türkiye komşularını değiştiremez, ancak onlarla ilişkilerini şekillendirme kabiliyetine sahip. Tarihe baktığımızda, Ankara'nın Orta Doğu ile ilk yakınlaşması, bölgesel devletlerle ittifak kurmaya yönelik derin bir ilgiden ziyade reelpolitiğin ihtiyaçlarından kaynaklanıyordu.

Bunun bir örneği, 1937 yılında Türkiye, Irak, İran ve Afganistan arasında imzalanan bir savunma anlaşması olan Saadabad Paktı'dır.

Bu anlaşma, Orta Doğu'da bölgesel bir güvenlik çerçevesi oluşturmaya yönelik ilk girişimlerden biriydi ve bu ülkelerin büyük bir istikrarsızlık döneminde işbirliği yapma arzusunu yansıtıyordu. İkinci Dünya Savaşı'nda yaşanan olaylar nedeniyle uzun ömürlü olmasa da, pakt özellikle Türkiye ve komşuları için bölgesel diplomaside önemli bir anı işaret ediyordu.

Türkiye'nin dahil olduğu bir diğer önemli savunma anlaşması ise 1955 yılında imzalanan ve Soğuk Savaş döneminde Sovyet etkisine karşı koymayı amaçlayan Bağdat Paktı'dır. Irak'ın 1958'de çekilmesinden sonra paktın adı Merkezi Antlaşma Örgütü olarak değiştirildi ve merkezi Ankara'ya taşındı. Ancak bu ittifak da yavaş yavaş dağıldı. Bu örnekler, bölgesel paktların tarihsel olarak komşu ülkeleri ortak tehditlere karşı nasıl bir araya getirdiğini vurgulamaktadır.

Irak ile imzalanan mutabakat zaptı ve Suriye ile imzalanması muhtemel mutabakat zaptı bu tarihi paktlarla aynı seviyede olmasa da bölge ülkelerini bir güvenlik çerçevesi altında bir araya getirmeye yönelik süregelen çabaları yansıtmaktadır.

Bu çabalar meyvesini verdi ve Irak Ulusal Güvenlik Konseyi, Türkiye'nin terör örgütü olarak tanımladığı ve Irak'ın güvenliğine tehdit olarak gördüğü PKK'nın faaliyetlerini yasaklayarak önemli bir adım attı.

Türkiye, Irak ve Suriye'nin stratejik çıkarları, paylaştıkları bölgede birbirleriyle derinden bağlantılı.

Türkiye ve Suriye arasındaki yeni savunma anlaşmaları, gelişmiş teknoloji ve istihbarat paylaşımı, bölge için daha entegre ve dirençli bir güvenlik çerçevesi oluşturabilir.

Tartışma