Observer Research Foundation: Türkiye'nin Afrika'da artan ağırlığı ve liman stratejisi

Erdoğan'ın etkili Afrika Politikası, güvenlik, ekonomi ve kültürel etki karışımını birlikte kullanıyor. Türkiye; Mogadişu, Suakin, Cibuti ve Libya limanları ile deniz ticaret yollarının kontrolü stratejisini hayata geçiriyor.

1. resim

Hindistan merkezli düşünce kuruluşlarından Observer Research Foundation'da Türkiye'nin Afrika stratejisinin ve özellikle de Afrika'daki limanlar üzerinden attığı hamlelerin detaylı bir şekilde değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2003 yılındaki ilk döneminden bu yana, Afrika'daki stratejik ayak izini istikrarlı bir şekilde artırdığı belirtilen analizde, Afrika limanlarında kontrol ve stratejik yatırımlar edinme stratejisi ile de kıta genelinde ve stratejik ticaret yollarında büyük bir etkiye sahip olmaya başladığı tespiti yapıldı.

Analizde ayrıca; Türkiye'nin Afrika limanlarıyla olan ilişkisi yatırımın büyüklüğü ve stratejik önemine göre üç farklı başlıkta detayları ile incelendi.

İşte Observer Research Foundation'da yayınlanan analiz:

Uzmanlar ve gözlemciler Çin, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi büyük küresel güçlerin Afrika kıtasındaki ayak izlerini tespit etmek ve bir sonraki hamlelerini tahmin etmek için önemli ölçüde zaman ve kaynak harcıyor.

Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'dan Güney Kore ve Hindistan'a kadar çok sayıda diğer aktçr de giderek artan bir şekilde Afrika'da kilit ikili ortaklarlıklar ve stratejik yatırımcılar olarak ortaya çıkıyor.

Ancak bunların başında, Afrika ile ticaretini yüzyılın başından bu yana on kat artırarak 50 milyar dolara doğru ilerleten Türkiye geliyor.

Türkiye'nin Afrika stratejisi

Erdoğan'ın Afrika Politikası, güvenlik işbirliği, ekonomik yatırım, diplomatik erişim ve kültürel değişimlerin bir karışımını net bir politika olarak birlikte kullanıyor.

Türkiye, Afrika'yı BAE gibi bölgesel rakipleri üzerindeki nüfuzunu artırmak için verimli bir zemin olarak görüyor ve Recep Tayyip Erdoğan, 2003 yılında Türkiye'nin Başbakanı olarak ilk döneminden bu yana, Türkiye'nin Afrika'daki stratejik ayak izini istikrarlı bir şekilde artırıyor.

Bununla birlikte, genel olarak gözde kaçsa da Türkiye'nin yaklaşımının hayati bir yönü olarak; çeşitli Afrika limanlarında kontrol ve stratejik yatırımlar edinme stratejisi öne çıkıyor.

Türkiye, Afrika'daki erişiminin merkez üsleri olarak limanlara odaklanarak bir dizi hedefe ulaşmayı hedefliyor. Bu hedeflerinin başında da limanların stratejik konumları nedeniyle deniz ticaret yollarının kontrolü ele geçirmek.

Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz gibi dünyanın en tartışmalı bölgelerinde varlığını genişleteden Türkiye, küresel ve bölgesel rakipleriyle rekabet etmek için aynı anda da kültürel ve tarihi bağlantılar yoluyla Osmanlı dönemindeki bağlarını yeniden canlandırıyor.

Türkiye'nin Afrika limanlarıyla olan ilişkisi, yatırımın büyüklüğü ve stratejik önemine göre üç geniş kategoriye ayrılabilir.

1- Doğrudan etki/kontrol:

Bu limanlar; Türkiye'nin ya aktif operasyonel kontrolünün olduğu ya da operasyonunu etkileyen önemli yatırımlarının bulunduğu limanlardır.

Mogadişu Limanı (Somali):

2013 yılında, özel bir Türk şirketi olan Albayrak Grubu'na limanı işletmek ve yönetmek için 20 yıllık bir imtiyaz verildi.

Ekonomik açıdan liman, Türkiye'nin Doğu Afrika'ya açılan kapısı olarak gördüğü Somali ile ticaretinde kilit bir kolaylaştırıcı rolünü üstleniyor.

Stratejik açıdan ise liman, Somalili güvenlik güçlerini eğiten ve korsanlıkla mücadele operasyonları yürüten Türkiye'nin denizaşırı en büyük askeri tesisi TÜRKSOM için bir tampon görevi görüyor.

Suakin Limanı (Sudan):

Bir zamanlar Osmanlı döneminden kalma bir liman ve deniz üssü olan Sudan, Türkiye'nin angajmanını ve tarihi bağlarını yeniden canlandırılmasına olanak sağlıyor.

İki ülke arasında 2017 yılında imzalanan 4 milyar dolarlık bir anlaşma ile liman, 99 yıllığına Türkiye'nin kullanımına sunuldu.

Liman Türkiye'ye, Kızıldeniz'de, özellikle Bab el-Mandeb Boğazı'na bakan stratejik bir konum sunuyor. Limanın çift kullanımlı (sivil ve askeri) potansiyeli, Türkiye'nin bölgedeki rakipleri BAE ve Suudi Arabistan'a karşı nüfuzunu güçlendiriyor.

Ancak Sudan'da istikrarlı bir hükümetin bulunmaması, Türkiye'nin limanla ilgili hedeflerini gerçekleştirmesinin önünde önemli bir engel teşkil ediyor.

Libya Limanları:

Türkiye'nin 2020'de Libya'daki çatışmaya müdahalesinden bu yana, Türkiye'nin etkisi Libya kıyılarında kalıcı bir deniz varlığına dönüştü.

Türk Donanması; Misrata Limanı ile doğrudan bir nakliye hattına ek olarak, Abu Sitta ve Sidi Bilal de dahil olmak üzere Libya'nın kilit limanlarında faaliyet göstererek Akdeniz'deki stratejik konumunu gün geçtikçe güçlendiriyor.

Bölgedeki ekonomik ağırlığını arttıran Türkiye ayrıca, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti, 2019 yılında Akdeniz'de bir Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) kurulmasına yönelik bir anlaşma imzaladı.

İstihbarat raporları da Türkiye'nin Libya limanları dışından havaalanlarının kontrolünü de elinde tutmak için çabalar sarf ettiğini ortaya koyuyor.

2- Dolaylı etki

Türkiye'nin bu limanlarla olan ilişkisi ortaklıklar veya yumuşak güç girişimleri yoluyla da ortaya çıkıyor.

Cibuti Limanları:

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2015 yılında Cibuti'ye yaptığı ziyaret sırasında iki ülke kapsamlı bir denizcilik işbirliği anlaşması imzaladı.

Anlaşma, Türk şirketleri ve onların gelecekte Cibuti limanlarını yönetme ve işletme beklentileri için bir çerçeve oluşturdu.

Türkiye öncelikle liman üzerinden Doğu Afrika ile ticaretini artırmayı ve bu süreçte limanı bölgede önemli bir lojistik merkez olarak geliştirmeyi hedefliyor.

Mısır Limanları:

2013'ten bu yana ikili ilişkilerin kötüleşmesi nedeniyle kesin bir anlaşma imzalanamadı. Ancak 2012 yılında iki ülke Ro-Ro (roll-on/roll-off) transit ticaret anlaşması imzaladı.

Bu anlaşma, Türk kamyonlarının Port Said ve İskenderiye gibi Mısır limanlarına gelmesine ve daha fazla sevkiyat için Kızıldeniz limanlarına karadan transit geçiş yapmasına izin veriyor.

Mısır'da 800'den fazla ülkenin faaliyet gösterdiği söylenen Ro-Ro deniz taşımacılığı hattının, iki ülke arasındaki ticari alışverişi arttırmak amacıyla yeniden canlandırılması için son dönemde çalışmalar devam ediyor.

Buna ek olarak, Mısır'ın gemi inşa kabiliyetini arttırmak amacıyla İskenderiye Tersanesi ile Türkiye'nin Sedef Tersanesi arasında 2024 yılında bir Teknoloji Transferi anlaşması imzaladı.

3- Potansiyel etki:

Türkiye'nin Afrika hamlelerindeki son parça, ekonomik ve diplomatik nüfuzunu genişletmek için diğer bölgesel aktörlerle artan ilişkisi oldu.

Türkiye'nin 2022 yılında Kenya Limanlar İdaresi'ne 16 milyon ABD dolarını aşan değerde yangın söndürme kabiliyetine sahip modern bir römorkör sağladığı Kenya buna bir örnektir.

Benzer şekilde, Senegal ve Tanzanya gibi ülkelerde sektörler arası altyapı yatırımlarının artmasıyla birlikte, Türkiye'nin bu ülkelerin limanlarına girmesi çok da uzak bir ihtimal olmayacak.

Türkiye bazı rakiplerinin sahip olduğu sermaye gücüne sahip olmasa da, Afrika'nın stratejik noktalarında nüfuzunu genişletmek için yumuşak diplomasi, kültürel ilişkiler ve askeri varlık dengesini etkili bir şekilde kullanıyor.

Tartışma