Onların saati bizim zamanımız var

İsrail, Trump’ın kabinesindeki Siyonist isimler üzerinden Türkiye’ye parmak sallatıp, coğrafyayı DEAŞ masallarıyla bir avuç terör örgütü mensubunun tahakkümüne bırakmaya çalışıyor.

1. resim

Kendilerine tehdit olarak gördükleri her konuyu, gündemi ya da oluşumu şeytanlaştırmada hatta sopa olarak kullandıkları ABD’yi muarızlarının üzerine saldırtmakta ve küresel sistemin her türden aparatını bir baskı unsuruna dönüştürmekte çok mahirler.

Kimden mi bahsediyorum?

Siyonizm ve onun kullanıcı öznesi İsrail’den.

Bir devletin kendisi için tehdit kabul ettiği her konuda bu şekilde davranması çok mu yadırgatıcı dediğinizi duyar gibiyim.

Evet, doğrudur lakin adeta şizofreni hastaları gibi etrafındaki tüm gelişmeleri kendi aleyhine yorumlayan, sınırdaşı olan üç devletin topraklarını işgal altında tutan hatta bu konuda soykırıma dahi başvuran bir anlayışın hala işgal altında tuttuğu ülkeleri tehdit telakki etmesinden bahsediyorum.

Şimdi de Suriye’deki gelişmelerin kendisi için bir tehdit olduğu tezini işliyor ve bu konuda Nagel Komitesine bir rapor hazırlatarak ‘savunma konseptinden’ ziyade direkt ‘taarruz konseptine’ geçilmesini tartışıyor.

Tamam ama işgal devleti olarak son yarım asırdan bu yana savunma konseptini ne zaman uyguladınız?

Bugüne kadar bu işgal ve soykırımları hep saldırarak gerçekleştirdiniz.

Şimdi ise hedefe Türkiye’yi koymuşlar desem kurduğum cümle eksik olur zira uzunca bir zaman diliminden bu yana Türkiye zaten hedeflerinde.

28 Şubat süreçlerinde Türkiye üzerinde elde ettikleri birçok kazanımları berheva oldu gitti. Yağlı ballı F4 uçaklarının modernizasyonu projeleri gibi projeler artık gelmez oldu, M60 tanklarının modernizasyonu adı altında aldıkları 800 milyon dolarlık ihaleler artık yapılmaz oldu, Konya askeri üssünden kaldırdıkları savaş uçakları ile derinlikte taarruz manevraları yapamaz oldular.

Bu liste uzar gider ama yedikleri haltları derinlemesine öğrenmek isteyenler dönemin darbeci zihniyetli generali Çevik Bir’in Martin Sherman ile birlikte kaleme aldıkları ‘İsrail ve Türkiye: İstikrarın Formülü’ isimli makaleye bakabilir. Bu yazıda İsrail’in ‘Radikal İslam’ zırvalarıyla Türkiye kamuoyu nasıl baskı altına ALDIĞI, demokratik yollar ile seçilmiş hükümete nasıl 28 Şubat post modern müdahalesi yapıldı açık açık yazıyor.

Makalenin kaleme alındığı 2002 yılında işledikleri cürümden dolayı hesap vermeyeceklerinden o kadar eminler ki yazıyı kaleme alırken ‘bu yazdıklarımız ileride aleyhimize delil teşkil eder’ korkusunu dahi hissetmemişler.

İşte tüm bu eski güzel günlerin özlemi içinde MİT tırları ihanetinden 17-25 Aralık Emniyet Darbesine varana kadar sayısız kumpas ile demokratik yollarla iktidara gelmiş hükümeti hedef aldılar.

En sonunda 15 Temmuz ihanetini sırtladılar ve sahneye koydular. Öylesine gözleri dönmüştü ki Strafor isimli CIA’in yan kuruluşuna bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nın uçağının uçak izlerini yayınlattılar ki içimize sızdırdıkları hainler mezkur uçağı daha rahat hedef haline getirebilsinler.

Ama olmadı..

Her seferinde tertipledikleri senaryolar boyunlarına dolandı. Şimdi Suriye sahasında meydana gelen radikal değişikler sonrasında Türkiye’yi içeride meşgul etmek ve sınırlarının içine hapsetmek istiyorlar.

Biz içeride kendimizle boğuşurken Suriye sahasında terör devletini ihdas etmek ve böylece en az iki asır sürecek bir kuşatmayı yeni Sykes Picott gibi devreye almak istiyorlar ama işler yine planladıkları gibi gitmiyor.

Şimdi yine kendilerine hizmet eden sayısız ismi ve mekanizmayı devreye aldılar.

Bir taraftan Michael Rubin gibi CIA’nin kullanışlı Türkiye aparatına yazılar yazdırıp Türkiye’nin nükleer elektrik santral inşaatına saldırılmasını tartışıyorlar, diğer taraftan adeta bir trol niteliğindeki eski Dışişleri Bakanı, yeni Savunma Bakanı Israel Katz’a Saddam Hüseyin paylaşımları yaptırtıyorlar.

Saddam Hüseyin demişken, ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump geçtiğimiz günlerde Jefrry Sachz’ın yaptığı bir paylaşımı sosyal medyada kendi hesabına taşıdı. Sachz bu konuşmasında Netenyahu için ağıza alınmayacak küfürler ederken, Saddam’ın üzerine ABD’yi Netanyahu Hükümeti saldırttı iddiasını gündeme getiriyordu.

Eh, olsa olsa klavye soytarısı olabilecek Kanz da Saddam üzerinde Türkiye’ye sopa gösteriyorsa tadı damağında kalmış olmalı lakin ne Türkiye Irak, ne de bu ülkenin ordusu Irak Ordusu’na benzer.

Olan biten bunlar ile sınırlı da değil, İsrail eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı Yavir Golant da yaptığı paylaşımda bir terör devletinin acilen kurulmasına dair terör devletine akıl veriyor.

Şimdilerde ise Trump’ın yakında ilan edilecek kabinesindeki Siyonist isimler üzerinden Türkiye’ye parmak sallatıp, coğrafyayı DEAŞ masallarıyla bir avuç terör örgütü mensubunun tasallutuna bırakmaya çalışıyorlar.

O zaman sadece şunu hatırlatalım, biz iç cepheyi sağlam tuttuğumuz takdirde bu coğrafyada onların saati bizlerin zamanı var.

Tartışma