Rusya'nın saldırganlık tarihi

Moskova’nın çeşitli uydurulmuş gerekçelerle başlattığı savaşlarla zengin…Muhalif Rus basın kuruluşlarından The Insider, Rusya’nın başlattığı büyük savaşlarla ilgili bir derleme yaptı…

1. resim
13.06.2022

“Rusya hiçbir zaman kimseye saldırmadı… Rusya kendi sınırlarını korudu…

Bu cümleleri Ukrayna’ya kanlı saldırının başladığı günden itibaren Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den Patrik Kirill’e, Devlet Başkanının sözcüsü Dmitri Peskov’dan Dışişleri Sözcüsü Mariya Zaharova’ya kadar çok sayıda Rus yetkilisinden duyduk. Ortalama tarih bilgisine sahip herkesin yalan olduğunu bildiği bu iddiayı Putin en son 9 Haziran’da Deli Petro’nun anma töreninde dile getirdi. Oysa Rusya tarihi, Moskova’nın çeşitli uydurulmuş gerekçelerle başlattığı savaşlarla zengin…

Muhalif Rus basın kuruluşlarından The Insider, Rusya’nın başlattığı büyük savaşlarla ilgili bir derleme yaptı…

Livonya Savaşı

Rusya’nın merkezi devlet olarak başlattığı ilk büyük Avrupa savaşı Livonya savaşıdır. Rus Çarlığı’nın Danimarka, Litvanya Grandüklüğü, Lehistan Krallığı ve İsveç Krallığından oluşan koalisyona karşı başlattığı bu savaşın bahanesi Livonya’nın “Yuryev haracı”nı ödememesi idi. 

1481 senesinde Moskova’nın desteği ile sonuçlanan Pskov ile Novgorod arasındaki savaşın ardından imzalanan anlaşmaya göre Derpt (Yuryev) Piskoposluğu’nun Pskov’a haraç ödemesi kararlaştırıldı. 1554-1557 yılları arasında Livonya’nın siyasi güçleri arasında iç savaş başladı. Korkunç İvan bundan yararlanarak Livonya’yı işgal planını devreye soktu. 1557’nin sonunda Livonya, biriken Yuryev haracını ödemeyi kabul etti ve anlaşma imzalandı, ancak ekonomik darboğazda olan Livonya’nın biriken haracı birden ödeyememesi Rusya’nın saldırısı için bahane oldu. 

Korkunç İvan’ın amacı şimdiki Letonya ve Estonya topraklarını kapsayan Livonya’yı tamamen ele geçirmek ve Baltık sahillerine çıkmak idi. Hatta ilk başta ele geçirdiği topraklarda oyuncak Livonya Krallığı bile kurduğunu duyurdu. Ancak savaşın başlarındaki başarılarına rağmen 1582’ye kadar devam eden bu uzun savaş Moskova Çarlığının tam yenilgisi ile sonuçlandı. Korkunç İvan, savaş sırasında Litvanya ile ortak devlet kurarak güçlerini birleştiren Polonya’yı (Lehistan)  ve eski hesaplarını unutmayan, Polonya ve Litvanya ile ittifak yapan İsveç’i hesaba katmamıştı. Bir taraftan bu ittifakla, bir taraftan Kırım Hanlığıyla savaş devam ederken 1571 senesinde Moskova tamamen yakılarak yok edilince Rusya geçici barış istedi. 1572 senesinde geçici ateşkes imzalandı. Ancak Rusya bu durumu kullanarak Molodi’de Kırım ve Osmanlı birliklerine karşı savaşı kazandı. Livonya cephesinde ise bütün çabalarına rağmen başarılı olamadı. 5 Ocak 1582’de Rusya ile Lehistan-Litvanya Birliği arasında imzalanan Jan Zapolski Antlaşması gereği Moskova Livonya üzerinde iddia ettiği bütün haklardan vazgeçti. 1583’te ise Korkunç İvan İsveç ile anlaşma imzalamak zorunda kaldı ve Livonya Savaşı Rusya’nın utançverici mağlubiyeti ile sonuçlandı. 

Savaş sonucunda Livonya Polonya-Litvanya, İsveç ve Danimarka arasında bölündü. Rusya ise Koporye, Yam, İvangorod kentlerini, Fin körfezinin güney kıyılarını ve Velij kentini kaybetti. Rus Çarlığı ekonomik çöküşün eşiğine geldi. 

Smolensk Savaşı 

Rus Çarlığının bir sonraki saldırganlığının adı ise 1632-1634 yılları arasındaki Smolensk savaşı. 

Rus Çarı Aleksey, Polonya-Litvanya Birliğinde III Sigismund’un ölümünden sonra yeni kral seçilmemesinden yaralanarak bu bölgeye saldırı başlattı. Saldırının amacı Smolensk’i işgal etmek idi. Ancak Smolensk’i ablukaya alan Rus ordusunun kendisi kuşatıldı ve kapitülasyon anlaşması imzalamak zorunda kaldı. 1634’te imzalanan Polanov Barış Anlaşması ile sadece bir şehir – Serpeysk Rusya’ya verildi. 

1654 senesinde Hetman Bogdan Hmelnitskiy’nin başlattığı ayaklanmanın ve Ukrayna’nın Pereyaslav Rada’da geniş özerklik hakları ile Moskova Çarlığına bağlanmasının ardından Rusya, Polonya-Litvanya Birliği’ne karşı yeni bir savaş daha başlattı. Amaç Ukrayna ve Belarus’un tamamını işgal etmek idi. 1650’li yıllarda Ruslar ilerleme sağladı, 1660’lı yıllarda yenilgiye uğradı, ancak hedefine belli oranda ulaştı. 1667’de imzalanan Andrusovsk Mütarekesine göre, Smolensk toprakları, Çernihiv ve Starodub ile birlikte Kuzey toprakları, Ukrayna’nın sol yakası ve Dinyeper’in sağ kıyısında Kiev, Rusya Çarlığına bağlandı. 1686 senesinde ise bu statü “Daimi Barış” antlaşması ile güçlendirildi. 

Rusya-Polonya savaşına paralel olarak 1656 senesinde Moskova Çarlığı, İsveç’in Polonya-Litvanya Birliği’ne karşı savaş açmasından yararlanarak İsveç’e de saldırdı. Moskova, Livonya’nın İsveç’te kalan kısmını ele geçirmeyi hedefliyordu. Ancak Narva ve Riga kalelerini ele geçiremeyince savaşı durdurmak zorunda kaldı. 1661 senesinde imzalanan Kardia anlaşması ile 1658 sınırları onaylandı. 

Büyük Kuzey Savaşı

Rusya’nın bir diğer büyük saldırısı ise 1700-1721 yılları arasında devam eden Büyük Kuzey Savaşı oldu. Rusya, bu savaşta Danimarka, Saksonya, Polonya-Litvanya ile ittifak kurarak İsveç’e saldırdı. Rus Çarı 1.Petro, kendisinin 1697 senesinde Avrupa seyahati sırasında Riga’da İsveçliler tarafından soğuk karşılanmasını savaş gerekçesi olarak gösterdi. Asıl amaç Neva ağzı ve Estlandiya’yı ele geçirmekti. İsveç’in ilk başta direnebilmesine rağmen, koalisyonun büyüklüğü sonuç verdi ve Rusya’nın 1709’daki Poltava savaşını kazanmasının ardından İsveç’in mağlubiyeti kaçınılmaz oldu. İsveç, topraklarının bir kısmından vazgeçmek zorunda kaldı. Rusya, Kurlandiya üzerinde bölgenin formalite gereği Polonya-Litvanya Birliği’ne bağlı kalması kaydıyla fiili yönetim kurdu ve Varşova’nın dış politikasında söz sahibi oldu. 

Büyük Kuzey Savaşında Rusya, 1711 senesinde Prut seferi  sırasında Osmanlı İmparatorluğu’na da saldırdı. Petro, Balkan yarımadası üzerinde Rus himayesi kurmayı, İstanbul ve Kırım’ı ele geçirmeyi hayal ediyordu. Ancak Rus ordusu burada ablukaya alındı ve Prut Barış Anlaşması ile Azak kalesini geri vermek ve Taganrog kalesini yıkmak zorunda kaldı. 

Osmanlı ile savaşlar 

Ancak Rusya, Türklerle savaş fikrinden hiç vazgeçmedi. 1735-1739 yılları arasında devam eden savaşta saldırı başlatan yine Rusya idi. Moskova, Kırım Hanı’nın Kafkasya’da Kabarda, Dağıstan ve Çeçenistan harekatını ve müttefiki İran ile Türkiye arasındaki savaşı bahane etti.  1736’da Avusturya Rusya’ya destek verdi. Rus ordusu Kırım yarımadasına girdi, Bahçesaray’ı işgal etti, ancak yemek ve su sorunu nedeniyle oradan ayrılmak zorunda kaldı. 

1806-1812 seneleri arasında devam eden Rusya-Osmanlı savaşında da Rusya yine saldıran taraf idi.  Moskova bu kez bahane olarak Boğdan ve Eflak knezliklerinin yönetimlerinin Rusya’nın onayı olmadan değiştirilmesini gerekçe olarak öne sürdü, bu bölgelere ordu gönderdi. Amaç, bu knezlikleri ele geçirmek idi. . Bunun üzerine Osmanlı Rusya’ya karşı savaş başlatmak zorunda kaldı. Rus ordusunun ilerlemesine rağmen Napolyon Fransa’sı ile çatışma tehlikesi nedeniyle kazanımları Besarabya ile sınırlı kaldı. 

Rusya, Osmanlı ile savaşları sürdürürken araya bir İsveç savaşı daha sığdırdı. 1808-1809’daki Rusya-İsveç savaşı, Fransa ile Rusya’nın geçici ittifakı sonucu başladı. Napolyon, İsveç’ten Kıta ablukasına katılmasını talep etti. Ret cevabı alınca Rusya Büyükelçisine, Rus Çarlığının Stockholm dahil, tüm İsveç’i işgal etmesini onayladığını bildirdi. Şubat ayında Rusya savaş ilan etmeden İsveç sınırına ordu gönderdi. İsveçlilerin ciddi direnişi ve Finlandiya’da partizan savaşı sonucu I Aleksandr Finlandiya’nın işgali ile yetinmek zorunda kaldı. 

1853-1856 yılları arasında süren Kırım Savaşını I Nikolay İstanbul’un işgali ve Rusya’nın tüm Balkan yarımadası üzerinde kontrol sağlaması amacıyla başlattı. Bahane olarak Filistin’deki kutsal mekanlar üzerinde kontrolle ilgili anlaşmazlık kullanıldı. Rusya, Rum Ortodoks Kilisesinin bu yerler üzerinde hak sahibi olmasının kabul edilmesini ve kendisine Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan 12 milyon Hıristiyan üzerinde hak verilmesini talep etti. Osmanlı’dan ret cevabı geldi. Bunun üzerine Rusya Osmanlı ile diplomatik ilişkileri kesti ve Tuna beyliklerini işgal etti. Osmanlı, Rusya’nın ordusunu geri çekme talebini kabul etmemesi üzerine savaş ilan etti. Birkaç gün sonra Rusya da Osmanlı’ya resmi olarak savaş ilan etti.

Türk donanmasının Sinop yarımadasında yenilgiye uğramasının ardından İngiltere ve Fransa Rusya’ya savaş ilan ederek kendi donanmalarını Karadeniz’e çıkardı ve Kırım’a da çıkarma yaparak Akyar’ı kuşattı. Rusya, İngilizler ve Fransızlarla  tüm kara savaşlarını kaybetti ve Akyar müttefiklerin eline geçti. 1856 senesindeki Paris Antlaşması ile Rusya Güney Besarabya’yı Osmanlı’ya iade etmek zorunda kaldı ve Karadeniz’de filo bulundurma hakkından yoksun bırakıldı. 

Rusya, 1877-1878 seneleri arasında devam eden Osmanlı ile savaş sırasında Kırım savaşında elde edemediği hedefine ulaştı. Bu defa gerekçe olarak Sırbistan’ın Osmanlı ile savaşı kaybetmesi ve Osmanlı’nın Bulgaristan, Bosna ve Hersek’e özerklik vermeyi reddetmesi gösterildi. Rus ordusu bu savaşta İstanbul’a kadar ilerledi. Ayastefanos Barış Antlaşmasına göre, Sırbistan, Karadağ, Romanya’nın bağımsızlığı, Bosna-Hersek’in özerkliği kabul edildi. Bulgaristan Osmanlı’ya sembolik haraç ödeyen bağımsız, ancak iki sene Rus işgali altında kalan devlet haline geldi. Rusya, Güney Besarabya, Ardahan, Kars, Batum’u da ele geçirdi.  

Ancak özellikle İngiltere ve Avusturya-Macaristan’ın baskıları altında bu antlaşma Berlin Kongresinde yeniden gözden geçirildi. Bulgaristan toprakları üçte bir oranında küçüldü, ancak 1885’deki ayaklanmaya kadar Rusya’nın müstemlekesi olarak kaldı. 

SSCB'nin savaşları

Rusya İmparatorluğunun devamı olan SSCB de saldırı ve işgal geleneğinden vazgeçmedi. Bu savaşlardan en büyükleri 1939-1940 seneleri arasında devam eden Sovyet-Fin savaşı ve 1979-1989 yılları arasındaki Afganistan savaşıdır. 

Sovyet-Fin savaşının amacı tüm Finlandiya’yı işgal ederek SSCB’ye bağlamak idi. Bahane olarak Sovyet rejiminin uydurduğu bir propaganda yalanı kullanıldı. Buna göre, 26 Kasım 1939’da Finlandiya tarafından NKVD çalışanlarına ateş edilmiş ve 4 Rus Kızıl ordu mensubu ölmüş, 9’u yaralanmıştı. Oysa ölüm ve yaralanma söz konusu değildi, fakat bu, Rusya’nın Finlandiya ile diplomatik ilişkileri kesmesine ve 4 gün sonra Finlandiya’ya saldırmasına engel olmadı; zira bu bahane saldırı için özel olarak üretilmişti. Rusya, işgal sırasında sözde Finlandiya Demokratik Cumhuriyeti’ni ilan etti. Ancak büyük kayıplara rağmen Kızıl Ordu, Finlandiyalıların direnişini kıramadı. 

İngiliz-Fransız keşif kuvvetinin Finlandiya’ya gönderilebileceği korkusu ve  ordunun hızla Alman sınırlarına gönderilmesi ihtiyacı Stalin’i 12 Mart 1940’da Moskova Anlaşması imzalamak zorunda bıraktı. Finlandiya bağımsızlığını korudu, ancak Vyborg ile Karelya Kıstağını ve Ladoga gölünün kuzey kıyılarındaki topraklarının bir kısmını kaybetti. Ayrıca, Helsinki’nin yanıbaşında, Hanko yarımadasında Sovyet askeri üssü kuruldu. 

Afgan savaşını ise SSCB, bu ülkedeki Sovyet yanlısı hükümetini korumak amacıyla başlattı. Afganistan halkının büyük kısmı bu hükümete ve ülke toprakları üzerinde Sovyet üslerinin kurulmasına karşı çıkıyordu. Bunun üzerine SSCB Afganistan’a saldırı başlattı. Gerekçe olarak “Afganistan hükümetinin İslamcı isyancılara karşı mücadele için destek” başvurusu öne sürüldü. Ancak Afganistan hükümetinin başkanı Hafızullah Amin Sovyet özel kuvvetleri tarafından öldürüldü ve onun yerine işgalciler tarafından atanan Babrak Karmal geldi. Dokuz buçuk sene devam eden kanlı savaşa rağmen Sovyet ordusu Afgan isyancıların direnişini kıramadı. SSCB, bu savaşta resmi rakamlara göre 15 bin kayıp verdi, bağımsız uzmanlar ise bu rakamın daha fazla olduğunu söylüyor. 

G.Ş: Sovyet İttifakı dağıldıktan sonra da Rusya, saldırı ve işgal geleneğini değiştirmedi. İlan edilmemiş savaşlarla 90’lı yılların başlarında  Azerbaycan topraklarının bir kısmını (Ermenistan’ın eliyle), Moldova’da Transdinyester’i, 2008’de  Gürcistan’da Abhazya ve Kuzey Osetya’yı, 2014 senesinde Ukrayna’da Kırım ve Donbas’ın bir kısmını işgal etti, Suriye’de Halep’i yerle bir etti, binlerce insanı öldürdü.

Putin’in 24 Şubat’ta Ukrayna’ya karşı başlattığı topyekün savaş da en az 4 asırdır Moskova Çarlığı, Rusya İmparatorluğu ve Sovyetler Birliği’nin sürdürdüğü bu işgalci-saldırgan geleneğin devamıdır…