The European Conservative: Trump'ın “güç oyunu” AB'nin güçsüzlüğünü ortaya çıkardı!
Avrupa, geleceğini büyük güçlere ya da büyüklük taslayan küreselcilere emanet edemeyeceğini anladı. Trump'ın “büyük güç oyunu” AB'nin güçsüzlüğünü nasıl ortaya çıkardı?
Brüksel merkezli düşünce kuruluşlarından The European Conservative'da Trump'ın AB ile ilişkiler konusunda izlediği strateji ve özellikle de Ukraya Savaşı'nı sonlandırma adımlarının Avrupa'ya etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Giderek çok kutuplu hale gelen bir dünyada Avrupa'nın giderek etkisiz bir güç haline geldiğine dikkat çekilen analizde, ABD Başkanı Trump'ın Ukrayna konusundaki hamlelerinin ise Avrupa'yı çaresiz bir ortama doğru sürüklediği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; “Avrupa'nın geleceğini büyük güçlere ya da büyüklük taslayan küreselcilere emanet edemeyeceğini anladığı” ifadeleri kullanıldı.
İşte The European Conservative'de yayınlanan analiz:
Donald Trump'ın Ukrayna'daki savaşı sona erdirme girişiminin nasıl sonuçlanacağını ya da “milyonlarca hayatı” kurtarma hedefini gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini kimse tam olarak bilmiyor.
Trump'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yaptığı doğrudan çağrı, Avrupa Birliği'nin sadece daha geniş küresel güç politikalarında değil, aynı zamanda kendi kapısının önündeki kanlı bir savaşı sona erdirme konusundaki ilgisizliğini ve iktidarsızlığını da gözler önüne serdi.
Trump'ın Putin'e barışı sağlamak için ikisinin birlikte “çok yakın” çalışmasını öneren çağrısı, Amerika'nın uluslararası ilişkiler üzerindeki hegemonyasını yeniden tesis etme girişimi gibi görünüyor.
Giderek çok kutuplu hale gelen bir dünyada bunu başarmak zor olacaktır. Zira; Trump'ın Putin'e yaptığı çağrı duyulduğunda Çin, potansiyel bir barış arabulucusu olarak kendi şapkasını ringe atmakta gecikmedi.
Ancak Trump'ın şimdiden başardığı şey aslında, AB'nin önemli bir oyuncu olma iddiasını yok etmek oldu.
Avrupa'nın Ukrayna'yı desteklemek için kaya gibi sağlam durduğu ve Putin'in Rusya'sına hiçbir taviz vermediği yönündeki tüm büyük lafların boş bir siyasi duruş olduğu ortaya çıktı.
Bu gerçeğin ortaya çıkmasıyla birlikte, NATO savunma bakanları toplantısının yapıldığı Brüksel'de belirgin bir panik havası yaşandı.
Avrupa Komisyonu ve AB'nin önde gelen üyeleri Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve Polonya'nın yanı sıra İngiltere'yi de kapsayan bir savunma birliği olan Weimar Grubu aceleyle bir açıklama yayınladı.
Açıklamada;
“Ukrayna ve Avrupa her türlü müzakerenin bir parçası olmalıdır”
ifadeleri kullanıldı.
Ancak büyük güçlerin Ukraynalıların kafasına bir anlaşma dayatma girişimlerinin kalıcı bir barış getirmesi pek olası değil.
Hem Ukrayna hem de Rusya gerçek bir anlaşmaya ciddi bir şekilde imza atmadığı sürece, kağıt üzerinde yapılacak herhangi bir anlaşmanın yeni bir çatışmanın başlangıcı olması daha muhtemel görünüyor.
Diğer yandan ise Ukrayna konusundaki AB liderlerinin sert söylemlerinin, büyük ölçüde iç tüketime yönelik, içi boş siyasi erdem gösterileri olduğu ortaya çıktı. Bazılarına son Ukraynalıya kadar savaşmaya söz vermişler gibi görünmesi şaşırtıcı değil. Bu palavraların ardında NATO'nun olaya müdahil olup çatışmayı tırmandırma ihtimali hiç yoktu.
Rusya için kırmızı çizgi olan Ukrayna'nın NATO'ya katılma ihtimali, Avrupa tarafından uzun zamandır nihai güvence olarak gösteriliyordu. Şimdi Trump basitçe bunun “mükün” olmadığını söylüyor.
AB dışişleri bakanları Ukrayna'nın NATO üyeliğinin “hala masada” olduğu konusunda ısrar etmeye çalışıyor. Ancak onlar için asıl önemli soru, müzakere masasına oturup oturmayacakları.
Böylesine kanlı bir savaş, Brüksel'de yüksek perdeden basın açıklamaları ve fotoğraf fırsatlarıyla yönetilemez. AB'nin bu tavrı, Ukrayna'daki durumu daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramadı.
Görünen o ki Avrupa Devletleri, geleceğini büyük güçlere ya da büyüklük taslayan küreselcilere emanet edemeyeceğini anladı.